Bir siyaset bilimci olan Max Weber siyasetçileri iki farklı
kategoriye ayırmıştı. Bunlardan biri siyaset için yaşayanlar bir diğeri ise
siyasetten geçinip yaşayanlar. Bugün bir kez daha iki siyasi figür arasındaki
farkı gördük. Siyasetten geçinen yani siyasi kariyerlerini asıl amaç haline
getiren pek çok siyasetçi var. 14 Mayıs 2023 seçimlerden sonra ATA İttifakı
adayı olarak %5.2 oy alan Sinan Oğan da bunlardan biri olarak Türk siyasi tarihine
kara bir leke olarak geçmiş bulunmaktadır.
2022 yılı Eylül ayında yakın çevremin bildiği üzere
TÜRKSAM’da önce bursiyer sonra da danışman olarak çalışmaya başladım. Tabii yüksek profesyonellikle(!) yönetilen TÜRKSAM’ın müthiş profesyonel ortamından
ötürü sıfatım her gün değişti. Bir gün Türksam sorumlusu, bir gün metin yazarı,
bir gün uzman, bir gün araştırmacı, bir gün insan kaynakları uzmanı, bir gün
koordinatör olarak hatta çoğu zaman hepsini aynı anda yaparak ben de bu süreçte
orada pek çok farklı konumda çalıştım. İlk zamanlar; yani bursiyer olarak
çalışmaya başladığım dönemlerde haftada 2-3 gün gidiyordum. Bu sebeple ortamın
gergin havasını en başta tam olarak sezinleyemedim. Ardından seçim sürecinin
başlaması ve ATA İttifakı’nın da Cumhurbaşkanı Adayı olarak Sinan Oğan’a
desteğinin açıklanması ile ekipten bazı arkadaşlar ayrıldı. Sn. Oğan, kalanlara
seçim kampanyasında çalışılacağını, artık daha farklı bir yola girildiğini
deklare etti. Sürecin sonunda çok daha farklı imkânlarımızın olabileceğini de
dile getirdi.
Bir Erdoğan Nasıl Doğar?
Doktoraya yeni başlamışken siyasi kampanya yürütmek aklımda
olmasa da Türk milliyetçilerinin bir güç elde etmesi ve siyaseten bir baskı
unsuru oluşturulmasını mantıklı bulduğum için her ne kadar çalışma şartları zorlasa
ve kendisinin narsisizmi sollayan karakteri iş ortamını sürekli gerse de
ideolojik gerekçelerim sebebiyle çalışmaya devam ettim. Çalışma şartları zordu,
bize sürekli mobbing uyguluyordu demeyeceğim. Çünkü yaptığı şey mobbing
değildi. İnsanlara karşı tutumunu, ettiği hakaretleri, psikolojik şiddeti
mobbingle açıklamak hafif kaçacaktır. İnsanların özgüvenini yerle bir eden
tutumu herkesin psikolojisini alt üst etti. Ben burada işe başladıktan yaklaşık
2-3 ay sonra çarpıntı ve ritim bozukluğu yaşamaya başladım. O günden bu yana
her gün ilaç kullanmak zorunda kaldım. Ancak öyle yoğun çalıştık ki bir dakika
bile bunları düşünmeye vaktimiz kalmıyordu.
Bu süreçte dayanamayıp istifa eden arkadaşlarımız da oldu.
Ancak yukarıda bahsettiğim gibi ideolojik sebepler benim sabretmemi sağlayan en
büyük nedendi. İmza sürecinde kalkıp memleketime gittim, tek tek insanları
imzaya taşıdım. Ailem memleketimizde afişler yaptırdı. Karşılığında ise sadece
hakaret… Yaşamayan elbette durumu anlayamayacak ve belki de abarttığımı
düşünecektir. Allah da umarım kimseyi böyle bir iş ortamına düşürmesin. Son 3
ay boyunca tek bir gün tatil yapmadan, Cumartesi-pazar, gece-gündüz demeden
çalışmaya devam eden 5-10 kişi idik. Tüm bu çabaların karşılığında ise bırakın
doğru düzgün bir tavırla içten bir teşekkürü, çıktığı bir yayında “Benim en
büyük eksim ekibimin amatör olması” diyerek bizi küçük düşürmesi oldu. Bundan
sonra ekibin morali bozulsa ve insanlara umut vermeye çalışsam da bu tavrın
devam etmesi, bizi hakaret etmeden çalıştıramayacağını düşünmesi, tüm stresini
ve sinirini çalışanlarından çıkarması artık aklıma ikinci bir Erdoğan mı doğuyor
düşüncesini getirdi. Bunun üzerine istifa ettim. Yine de hâlâ içimde taşıdığım
bir umutla, ‘Çok ortada bırakmış olacağım, birçok iş bana bakıyordu’
refleksiyle uzaktan gönüllü olarak destek olma fikrim de vardı. Ama elbette
kötü tutumun devam etmesi buna da engeldi. Her şeyi kontrol etme çabası kimseye
güvenmemesi de işin cabası… Pek çok kişi ile bu karakterin gittikçe Erdoğan’a
benzeyecek olması beni Türk siyaseti açısından en çok endişelendiren şeylerden
biri olmuştur.
Alperen tek bir yalan, iftira atmadan; benim yukarıda
yaşadığım şeyleri görmesi ve aynı zamanda Cumhur İttifakı'na katılma konusundaki
söylemleri sebebiyle pek çok kere Sinan Oğan’ın ‘kendisine ait açıklamalarını
yorum katmadan’ Milliyetçi Odak’tan paylaşarak bu durumu insanlara göstermeye
çalıştı. Cumhur İttifakı meselesini, seçim kampanyasına başlamadan hemen önce
bizim grubumuzla da konuşmuştur. İki tarafla da görüşürüz söylemini ben stratejik
bir hamle olarak değerlendirip Cumhur İttifakı’na dahil olabileceğini kendime
yediremedim sanırım. Kendisi bizlere de “Bakanlıklarımız, müdürlüklerimiz olur
farklı imkânlarımız olur” demiştir. Ancak kendi sözleri ile ona muhalefet eden
bir kişi bile olsa buna tahammül edemeyen Sn. Oğan, Alperen İnce ve Milliyetçi
Odak’ı her defasında yalanlarıyla hedef göstermiş ve en son Fatih Altaylı’da
yine bu konudan mağduriyet yaratarak “Bizi linçliyorlar” diyerek geçiştirmeye
çalışmıştır.
Buradan kendisine ve sevgili destekçilerine bir sözüm var.
Her eleştiri linç kampanyası değildir. Size en ufak eleştiride bulunanları
hayatları ile tehdit edemezsiniz. Asıl yanlış olan, hukuksuz olan budur.
Kendisine gelen eleştirilerin her birinden mağduriyet yaratmaya çalışan Oğan’a
da aslında Cumhur İttifakı yakışırdı. Bu açıdan da yerinde bir karardır.
Alperen İnce’yi kendi hesaplarından fotoğrafı ile paylaşmak
Allah aşkına hangi Cumhurbaşkanı adayının yapacağı bir hamle? Yaşına, gücüne,
ekonomik durumuna, gelmişine bakmadan kim olursa olsun herkesi düşman belleyen
bir zihniyet zaten 21 yıldır bu ülkeyi yönetmektedir. Biz, bir benzerine neden
hizmet edecektik?
5 Mayıs 2023 Cuma günü gerçekleşen istifamın ardından Alperen
kardeşime karşı yok yere linç kampanyası ve itibar suikastı yapmaya çalışan bir
cumhurbaşkanı adayına artık sabredecek gücüm kalmamış olacak ki ben de
dayanmadım ve o gün buna karşı çıktım. O gün neler söyleyecekseniz söyleyin
diyenlere de söylediğim şu idi. Seçim öncesi Sinan Oğan’ın bir mağduriyet daha
yaratmaması adına o gün sustum. Bunlar hep trol, bana linç kampanyası
düzenliyorlar diye her yerde ‘ağlamak’ da bir Türk milliyetçisine bana kalırsa
yakışmıyordu.
Neden karşısındayım!
Gelgelelim sözün gerisine Alperen İnce’nin o gün
söylediklerinin fazlası var, azı yoktur. Geçirdiğim 8-9 ayın sonucunda büyük
bir hayal kırıklığı yaşamış oldum.
Her defasında ağzından düşürmediği demokrasi ve adalet ile
ilgili ağır eleştirilerine rağmen AKP ile iş tutma ihtimali en başından beri
var olan bu şahsa karşıyım,
Çalışanlarına; temizlikçi ablasından, danışmanına kadar herkese
nefret saçan, sinirlerini kontrol edemeyip sokakta dahi insanları azarlayacak
kadar şuurunu kaybeden bu şahsın karşısındayım,
İnsanları imkânlarımız az diye diye 7/24 çalıştıran bu
şahsın karşısındayım,
Kameralar karşısında insan haklarından, demokrasiden,
çiçekten, böcekten, kadın haklarından bahsederken kendi çalışanlarına, eşine-dostuna
bit kadar değer vermeyen bu şahsın karşısındayım,
Otobüs şoförünün güvenliğini düşünmeden Silvan yönünden
gönderip kendisini riske atmayan bu şahsın karşısındayım,
Sürekli insanları küçük düşüren, amatörlükle suçlayan ama
asla profesyonel olmayan bu şahsın karşısındayım.
Sonuç olarak kendisine iki büyük itirazım var;
Karakterinin ve mizacının etik ve ahlaki değerlerden uzak
olduğunu uzun uzun gözlemledim. Bunun yanında Türk milletini karanlığa
sürükleyen, milliyetçiliğin şeklini ve kişiliğini her gün daha da rezil eden
bir iktidarın yanında yer alabilecek ve bunları sırf kişisel hırsları için görmezden
gelebilecek biri olması bazılarımızı daha erken bazılarımızı da bugün hayal
kırıklığına uğratmıştır. Hırsları uğruna gözleri kör olanlardan dinlediğimiz
Türk milliyetçiliği naralarına karşı artık karnımız doydu.
Tüm bunların yanında karşı olmamın bir işe yarayıp
yaramadığını bilmeden üzülüyorum. Daha önce fark edememiş olmanın vicdani
sorumluluğunu taşıyor, Türk milliyetçilerinin sırtından pirim yaparak onlara
gram değer vermeyen bir şahsın yanında çalıştığım için ise utanıyorum. Nasıl Devlet Bahçeli’yi unutmadıysak onu da unutmayarak
yıllar içinde her attığı adımda aklımızda mıh gibi duracak. Bugün ‘bakanlıkları
ve müdürlükleri’ olacak olan sözde Türk milliyetçisi şahıs yalnız
kalmayacaktır. Ama yanında ancak koltuk sevdalısı bir kitle olacaktır. Çok kısa
bir süre içerisinde güç zehirlenmesi yaşayıp kendisini kaybeden, her gün başka
bir kişinin yanından uzaklaştığı, on yıllık dostlarının sırt çevirdiği bu
şahsın karşısındayım. Bugün hepimize bir ders vermiş oldu. İsteyenler AKP’yi
dönüştüreceğine inanabilir. Kurtlar Vadisi hikayelerini MHP çok anlattı. Yine
alıcısı olacaktır. Ancak akılla ve gözle görülen duygularla manipüle
edilebilir.
Benim bu itirazlarım ve şahsiyetim maalesef siyasi kariyerime ve hayal edilen pek çok şeye ulaşmama bugün izin vermeyebilir. Bugün sessiz kalıp kendisini tebrik edip alacağı ya da aldığı bir bakanlıkta bir çalışan olmayı da seçebilirdim. Ancak biliyorum ki insan onuru her şeyden evveldir.
Bu satırları kaleme alırken biliyorum ki bundan sonra bana
karşı büyük bir kinle elinde geleni ardına koymayacaktır. Alperen’e, bana, ona,
buna kim olursa olsun kendisine karşı en ufak eleştiride bulunana, herkese düşman
kesilen bu kişiyi karşıma almış olacağım. Hepsinin bilincindeyim ve hepsini
göze alıyorum. Hiçbir şeyim olmasa da bir bilgisayarım ve doğru sözü ar edinmiş
bir şahsiyetim var. Bu da bana bir ömür boyu yetecektir.
Sinan Oğan'ın Azerbaycan'daki PKK yapılanmasında ne işi var, Oğan'ın sırrı neydi?
YanıtlaSilhttps://ahmetdursunarsivi.blogspot.com/2023/05/sinan-ogann-azerbaycandaki-pkk.html