19 Mart Demokrasi
ve Hukuk Darbesi
AKP iktidarı başkanlık sistemine geçildiği günden itibaren her
geçen gün daha da büyük bir baskı ile iktidarını güçlendirmeye çalışıyor. AKP
ve Erdoğan’ı eleştiren herkes kriminalize ediliyor. Hikâye, adını sanını
duymadığımız sıradan vatandaşların gözaltına alınması ile başladı. Sonrasında
muhalif gazeteciler birer birer gözaltına alındı, tutuklulukla terbiye edilmeye
çalışıldılar. 21 Ocak 2025 tarihinde ise Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr.
Ümit Özdağ gözaltına alındı ve tutukluluk süreci çeşitli yöntemlerle
uzatılıyor.
Şimdi de milyonlarca oy alarak İstanbul Belediye Başkanı olan
ve Cumhurbaşkanı Adayı olacağını ifade eden Ekrem İmamoğlu hakkında hukuksuz bir süreç devam ediyor İmamoğlu'nun üniversite diploması hukuka
aykırı şekilde, üniversitenin yetkisi olmamasına rağmen siyasi baskılarla iptal
edildi. Hemen ardından yani 19 Mart sabahında, evinin önüne binlerce polis yığılarak
gözaltına alındı. Gözaltına alınan Ekrem İmamoğlu örgüt kurmakla itham edilirken,
Ümit Özdağ’ın iddianamesi 58 gün geçmesine rağmen hazırlanmadı. Yapılan her
hareket, hukuku delik deşik etti. Anayasa ve hukuku yok hükmünde sayan siyasi bir
iktidarın korku imparatorluğu bununla da yetinmedi ve pek çok gazeteciyi gözaltına
almaya devam ediyor. Ekrem İmamoğlu’nun avukatı, medya danışmanı ve
çevresindeki pek çok kişiye de eş zamanlı operasyon düzenlendi. Zafer Partisi
il ve ilçe başkanlarına üyelerine uzun zamandır operasyonlar yapılıyor.
Bu cümleleri okurken baskının nasıl da günbegün arttığına
şahit olabilirsiniz. Bu baskıyı, pek çoğumuz iliklerine kadar zaten hissediyor.
Muhalif kimliği bilinen kişilere ekmek dahi yedirmek istemiyorlar. Onlara karşı
olanların sokakta yürümesi, yazması, konuşması, evine ekmek götürmesi,
çalışması bile haram edilmeye çalışılıyor. Bu davranış bütünü ülkemizi bir “Zorba
Cumhuriyetine” dönüştürüyor. Demokrasi ve hukuka karşı seçme ve seçilme
hakkından tutun ifade ve fikir özgürlüğüne, protesto ve gösteri hakkına kadar tüm
alanlarda hakkımız gasp edilmekte ve suyun derecesi her defasından
yükselmektedir.
Dün 18 Mart tarihinde bir asır önce İngilizlerin yenemedikleri
Türk’ü, bugün işbirlikçi AKP eliyle yenmeye çalışıyorlar. Varlığımızı armağan ettiğimiz
ülkemiz için her daim savaşacağımızı ise unutuyorlar. Bu sebeple, vereceğimiz demokrasi
ve hukuk savaşı, mevcut darbeye karşı bir zorunluluk haline gelmiştir. Önce ismini
koyacağız.
Bu bir darbedir.
Evet bu bir darbedir. Hukuka ve demokrasiye yapılmış özgürlüklerimize
karşı girişilen bir darbedir. AKP kendisinin izin verdiği ölçüde kendisinin
izin verdiği kadar özgür olabileceğimiz fikrini kanıksatmaya çalışıyor. Bu
sebeple, bugün mesele isimler değil hukuk ve demokrasidir. Bugün AKP- MHP işbirlikçisi
olsa da zamanında Selahattin Demirtaş hakkında yürütülen tutukluluk ve dava
sürecinin hukuka uygun olması gerektiğini ifade ettiğimizde de hukuku
savunuyorduk, Ümit Özdağ’ın suçsuz yere tutuklulukla cezalandırıldığını ifade
ederken de hukuku savunuyoruz. Ekrem İmamoğlu’nun seçilme hakkının elinden alındığı
bizim ise seçme hakkımızın elimizden alındığı bugün de hukuk ve demokrasiyi savunmalıyız.
19 Mart itibari ile Ekrem İmamoğlu’na karşı girişilen bu
tutum her birimizin seçme hakkı seçilme hakkına karşı yapılan bir darbedir. Hukuksuzluğu
meşrulaştıran AKP, elindeki bürokrasi sopasıyla her birbirimizi coplayarak bizlere
bir kul olduğumuz fikrini aşılamaya çalışmaktadır. Bu aşılara ya izin vereceğiz ve
susacağız ya da iğnelerini kırıp şişirilmiş balonlara batıracak, bu iktidarın
elimizden ve ülkemizden almaya çalıştıklarına karşı direnerek, onu yeneceğiz.
Görünen odur ki; milliyetçi, vatansever Atatürkçü, demokrasi
savunucusu olan topluma mal olmuş kişiler, milletin karar mekanizmasını yok etmeye
çalışan bir iktidara karşı üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmekle yükümlüdür.
Sivil toplum kuruluşlarının ve partilerin önde gelenleri, Büyük Türk Meclisinin
demokrasiye, hukuka inanan milletvekilleri üzerine düşen sorumluluğu almak zorundadır.
Bugün adam asmaca oynayanlara, hukuk ve anayasanın gösterdiği doğrultuda
boyunlarına o ilmekleri geçirmek meclisimizin ve fikir, hareket önderlerinin boyunlarının
borcudur.
Yorumlar
Yorum Gönder