Etik Değerleri Şiddetle Öldürmek

 

İnsanlığın, şiddetin tüm boyutlarına karşı çıkması gerektiğini özellikle modern çağlarla birlikte daha çok vurgulamaya başladık. Toplumumuzda; kadına, erkeğe, çocuğa, hayvana yönelen şiddete karşı durmak gerektiği kanaati böylelikle daha çok yerleşti. Hatta şaman kültüründeki eşyanın ruhuna olan saygı düşüncesi, eşyaya dahi kibar davranmak gerektiği fikrini hayatımıza yansıttı. Eşyayı hor kullanmak kültürel olarak hoş karşılanmayacak bir konumda görüldü.
Yukarıdaki sebeplerin de yanında, özellikle feminizmle haşır neşir olduktan sonra şiddet üzerine daha çok düşünür oldum. Topladığımız haberler, algımızın seçtiği durumlar genelde şiddet ile ilgili olmaya başladı. Bu vasıta ile şöyle bir sonuca vardım. Konuşmayı bilmeyen, iki kelimeyi yan yana getiremeyen yani kendisini ifade edemeyen ya da bu yollarla karşısındakini ikna edemeyeceğini düşünen kişiler, sorunları konuşarak değil şiddet ile çözmeye daha çok meylediyorlar. Kadınların çoğu durumda konuşarak çözmeye çalışması ve karşılığında da kaba kuvvet ve asabiyet ile karşılaşması bu sebeple bizlere şiddete başvuran kişilerin kendi yetersizliklerini ortaya koyduklarının resmini çizmiş oluyor.
Tüm bunların yanında ülkemizde şiddetin yer bulduğu önemli bir alan da siyasete sirayet etmiş şiddet eğilimi olarak karşımıza çıkıyor. Her halükârda haklı olan ve her halükârda dediği gibi olması gerektiğine inanan iktidar ve iktidar ortağı; aynı zamanda bu partiler ile ilişkili TÜGVA ya da Ülkü Ocakları gibi kurumlar; haklılık- haksızlık, tartışma kültürü, hukuki zeminde kalma gibi konulardan tamamen kopmuş durumdalar. Kendilerini tek ve hâkim doğru olarak görme eğilimlerini besleyen mevcut siyasi yapı ise bu tarz gruplara her türlü şiddet eylemini gerçekleştirme imkânı sunuyor. Adil bir düzlemde fikir yarıştırmak yerine, eleştirileri ve farklı bakış açılarını gerek psikolojik gerek fiziksel şiddet ile çözme yoluna gidiyorlar. Kendilerini dünyanın merkezi olarak gören bu siyasi partiler ve grupların büründükleri ruh hali adeta bir canavarı andırıyor. İnsanlıktan çıkmış ruhlarının, mankurtlaşmış beyinlere dönüşmesi de bizi oldukça kaygılandırıyor. Bencil, çıkarcı eylemlerinin yanında insanları geçim kapıları ve aileleri ile tehdit etmekten, kavga gürültüyle insanların hayatlarıyla oynamaktan asla çekinmiyorlar. Korku salmak kelimesinden gelen bu bir garip terör estirme durumları bu vesile ile toplumumuzu korkutuyor. Toplumumuz içinde, bu grupların eylemleriyle gerçekleştirdikleri silahsız bir darbeyi andıran vakalar, günden güne insanları susturuyor ve kabuklarına çekilmeye zorluyor.

 
Cesaret, erdem, doğruculuk, hukuka bağlılık gibi etik durumlar ise toplumumuzda gün be gün anlamını kaybediyor. Bugünün Türkiye’sinde hala daha bu etik kriterlere sahip olan nadide kişiler milletin sinesinden tamamen dışlanıyor ve umutsuzluğa sürükleniyor. Bu sebeple bu siyasi iktidar döneminde kaybettiğimiz sadece ekonomik bozulmanın getirdiği maddi kayıplar değil ahlaki yozlaşma olarak da karşımıza çıkıyor.
Gün batıp yeniden sabaha vardığımızda, en çok ihtiyacımızın olacağı boyun eğmemiş, insan kalabilmek için hayatından yemiş Türk gençlerinin isimlerini unutmamak dileği ile…

Yorumlar