Feminist tarihin sistemli bir
düşünce akımı haline gelmesi 18. yy hatta 19. yy’a dayanmaktadır. Bu süreçte
feminizm pek çok taşlı yoldan geçmiş, çatallanarak dallara ayrılmıştır.
Feminist dalgalar farklı yaklaşımlar geliştirerek kadının ötekileştirilmesi ve
tarih boyu baskılanmasının nedenlerini araştırma ve çözüm üretme çabasındadır.
Nedenler farklı tanımlandıkça çözüm önerileri de çeşitlilik gösterir. Bu
bağlamda düşünüldüğünde feminist dalgaları yahut ayrışımların bir tanesini
seçip ona sarılmak diğerlerini ise alaşağı etmeye çalışmak kadın özgürlüğü için
mantıklı bir yaklaşım olmayabilir. Elbette bazı feminizmlerin hem eleştirilen
hem de desteklenen yönlerinin olması doğaldır. Bunlardan biri de son zamanlarda
gündemden düşmeyen Radikal Feminizmdir.
Radikal Feminizm, 1960’lı
yılların kendine has havasından da etkilenerek sistemli bir hale gelmiştir.
Kate Millet, Shulamith Firestone, Germaine Greer, Chris Weeden ve Eva Weeden
Radikal Feminizmin önde gelenler isimlerindendir.
Radikal Feministlere göre feministler şimdiye kadar sorunu yanlış yerde aramışlardır. Kadınlar ve erkekler dünyadaki en eski ve en köklü sınıf çatışmasını cinsiyet üzerinden yaşamaktadır. Bu çatışmanın ciddiyetini anlatmak için Greer’in şu sözleri çarpıcı olacaktır: ‘‘Kadınların, erkeklerin onlardan ne kadar nefret ettiklerine dair hiçbir fikri yok.’’
Radikal Feministler
kadınların baskılanma sorunlarının kaynağını; eğitimsizlik, geri kalmışlık ve
toplumsal yerleşik olgularda arayan feministlere karşı çıkmakta ve sorunun
biyolojik olduğunu dile getirmektedir. Biyolojik farklılıklar; özellikle seks,
çocuk doğurma ve büyütme gibi süreçler kadınların tarih boyunca ikincil konumda
kalmalarının ana nedenidir. Buna sebep olan ataerkil düzenin tamamen ortadan
kalkması, karşı devrim yapılması gerekmektedir. Eşitlik arayışı hiçbir zaman
kadınların sorunlarına çözüm değildir. Kate Millet ve arkadaşları bu karşı
devrimin, aile yapısının tepetakla edilmesi ile çözülebileceğine inanmaktadır.
Hatta ailenin ortadan kalkması ile nasıl bir sistem ortaya çıkması gerektiğini
şöyle dizayn etmişlerdir;
Judith Butler (Postmodern Feminizm)
“İnsanların istedikleri cinsten
kişilerce özgürce aynı ortamda birlikte yaşamaları sağlanmalıdır.
İnsanların yaptıkları
sözleşmelerle yedi yılda bir istedikleri on kişiyle aynı evi paylaşmaları ve
istedikleri takdirde birlikte yaşamaya devam etmeleridir.
Böylece bu kalabalık birliktelik
hem iş bölümünü sağlayarak işlerin bir kişinin üstüne yüklenmesini önleyecek
hem de çocuklar bu kalabalık ailede özgürce ve farklı kişilerin bakımı ile
büyüyeceklerdir.
Belli bir yaştan sonra da anne
baba konusunda seçim hakkı onlara ait olacaktır.
Kan bağı ile bağlılık zayıfladığı
için aile içindeki güç sınırlaması da ortadan kalkacaktır. Mekânlar bu
kalabalık ailelerin yaşayabileceği tarzda tasarlanacaktır.”
Yukarıdaki metne bakıldığında
karşı devrim sonunda komünizmle benzeşen bir yapının ortaya çıkacağı
aşikardır.
Tüm bunların yanında Radikal
Feministler, çocuk doğurmanın kadınları çok sınırladığını ve baskıladığını dile
getirir. Çocuk doğurmanın barbarlık olduğunu, yeni teknolojiler ile bu sürecin
kadından bağımsız bir şekilde geliştirilmesi gerektiğini savunur ve bu noktada
baskı oluşturmak ister. Kadınların ve erkeklerin aralarındaki
biyolojik farklılıkların en aza indirgenmesi durumunda kadınların bu karşı
devrim için önemli bir adım atmış olacaklarını öngörür.
Evlilik aynı zamanda kadın
çıkarlarının, erkek çıkarlarına tabi olduğu bir kurumdur. Evliliği yekten
reddeden Radikal Feministlerin, lezbiyenliğe bakış açısı da oldukça olumludur.
Onlar için lezbiyenlik, kadınların bu güç ilişkisinden sıyrılabilecekleri ve
baskılanmayacakları bir yoldur. Kısaca tek eşlilik, çekirdek kadın-erkek ailesi
gibi kurumlardan kadının kurtulması gerekmektedir.
Radikal Feministlerin iffet
kavramı ile ilgili önemli bir duruşları bulunmaktadır. Evlilik dışı ilişkiye ve
yaşama, eşcinselliğe, evlilik dışı çocuğa, küçük yaşta sekse karşı geliştirilen
cinsel tabularının hepsinin yıkılması ile karşı devrim gerçekleştirilecektir.
Radikal Feministlerin, kadın cinselliğine yönelik tabuları yıkmak istemesi
olumlu bir durumken çocuk cinselliği konusuna yaklaşımları sorunludur.
Küçük yaşta zorla evliliklerin hâla sıkça
görüldüğü ülkelerin yanı sıra pedofilinin suç olmaktan çıkarılmaya çalışıldığı
bir dünyada, Radikal Feministlerin çocuk cinselliğine karşı duruşları, diğer
feminist hareketler ve çocuk hakları savunucuları tarafından çokça eleştirilen
bir durumdur. Nihayetinde çocuk yaşta gerçekleşen cinsel deneyimler ileride
kötü sonuçlar doğurabilecektir.
Radikal Feminizmi kısaca bu
şekilde algılayabiliriz. Günümüzde tekrar popüler hale gelmesindeki önemli
etkenlerden biri transgenderlar ve Radikal Feministler arasındaki çatışma iken
bir diğeri de Postmodern Feminizmin özneyi kadın olmaktan çıkarmasıdır.
Kadınların seks işçisi olarak çalışmasına ve transgenderların kadın alanlarını
işgal etmesine karşı çıkması, Radikal Feminizmi yeniden yükseltmiştir. Radikal
Feminizmin yükselmesinin son dönemdeki feminist yaklaşımların duruşları ile
doğrudan alakası vardır. Radikal feminizmin yükselmesine neden olan bu durumlar
aşağıda sıralanmıştır;
· Çoğu
feminist grubun, transgenderların kadın alanlarını işgal etmesine karşı bir
duruş geliştirmemesi,
· Kaçak
erkek göçmen sayısının arttığı, düzensiz göçün önlenemediği ülkelerde kadın
güvenliğinin feminist gruplar tarafından ikincil plana atılması,
· Seks
işçiliğini normalleştiren feminist grupların ortaya çıkması,
· Etnik
gruplar, azınlık dini gruplar ve benzeri savunmasız oluşumların feminist
gruplar içerisinde öncelenmesi
· Feminizmin
siyasi bir araç olarak kullanılmasının kadınlar tarafından eleştirilmesi.
Bu konuda özellikle üstünde
durduğumuz; transgenderlerin, kadın kelimesini literatürden silmeye yönelik
politikaları nedeniyle kadınlar ve transgenderlar arasındaki çatırdama başladı.
Radikal Feministlerin; “kadın alanları kadınlara aittir” söylemi ile kadınlar
Radikal Feminizme yaklaşmaya başladı. Sonrasında ise transgenderlerin spor
dallarında kadın grupları içerisinde yarışmaya başlamaları da sorunu
derinleştirdi. Aslında buradaki temel sorun transgenderlerın genel olarak
kadınlığa yaklaşımlarının toplumsal cinsiyet rollerini destekleyici tonda
ilerlemesidir. Transgenderlerin; kadın söylemini, duygusal, süslü, bakımlı
olmak, seksi hissetme ihtiyacını giderme aracı olarak kullanmaları kadınların
yıllardır vermiş oldukları mücadele karşısında toplumsal cinsiyet rollerini
destekleyici niteliktedir. Özellikle Radikal Feminizmle bu noktada
çatışmaktadırlar. Radikal Feministlerin biyolojik farklılıkları ortadan
kaldırmaya yönelik adımlarına karşı transgenderlar, kadınları, toplumsal
cinsiyet rollerine itelemektedir. Bu durum da aralarındaki durumu sert bir
tartışmaya dönüştürmüştür.
Eleştiriler ve Sonuç
Radikal feministlerin ütopik
rüyaları her ne kadar kadınların dünyasında yeni bir ufuk açsa ve kültürel
baskılardan kurtulmak için bir metot sunmuş olsa da bugün yolda bu yazıyı
okurken taciz edilecek bir kadının, yazıyı okumadan 1 hafta önce sevgilisinden
babasından abisinden şiddet görmüş olan bir kadının, iş yerinde mobbinge
uğrayan bir kadının, bu dünyada yaşadığı sert gerçeklere karşı gerçekçi bir
tavır içerisinde olmadığı aksine durumu daha da kötüyle götürebilecek bir tavır
içerisinde olduğu söylenebilir. Aile hukukunda edinilen kazanımlar, çocuk
evliliklerine karşı verilen hukuki mücadeleler düşünüldüğünde radikal
feministlerin söylemleri havada kalmaktadır. Ayrıca önerilen sistem içerisinde
çocukların düzensiz bir hayat içerisinde büyümeleri de onları zorlayabilecek
minvaldedir. Bunun yerine kadın ve erkeklerin eşit bir bakım yüklenmesi, aile
içerisinde kadınların sürekli her adımı yeniden sorgulayarak hareket etmesi,
her toplumsal alışkanlığa eleştirel bir gözle bakarak yeniden değerlendirmesi,
eşit aile yapısı için mücadele etmesiyle kadın özgürlüğü ve eşit bir dünya
hayali daha ulaşılabilir olacaktır.
Diğer yandan; bu dönemde çoğulcu
feminist yaklaşımların kadını özne olmaktan alıkoyan halleri karşısında;
kadınların, transgenderlar ve yasa dışı göçmenler konusunda yaşadığı sorunlara
karşı yalnız kalmaları ciddi bir sorundur. Bu konuda Radikal Feminizm tüm
aklıma yatmayan ideal tasavvuruna karşı bu konuda önemli çıkışlar yapmaktadır.
Kadınlara, gerçekten özne olduğunu hissettiren Radikal Feminizm, bu konuda
elbet başarılıdır. Yukarıdaki eleştiriler göz önüne alındığında ise bir çıkmaza
girilebilir.
Bu anlamdan bizlerin yapabileceği
kendi politikalarını ortaya koyan yeni bir yaklaşım geliştirmek olur. Bu
yaklaşım içerisinde; kadınların sorunlarına dişe dokunur çözümler getirmeliyiz.
Gerçekten özne olduklarını hissettirmeli, transgenderlar karşısında alan
savunması yapmalı, yasa dışı göçmen konusunda kadınlar için politika üretmeli,
ataerkil düzene karşı yeni bir sistem inşa etmeliyiz. Kısaca kadın sorunlarını,
tüm politikaların en önüne getirmeliyiz. Kız kardeşlik ruhunun vücut bulduğu,
eşitlik ancak önce adalet vurgusu ile sahalara inmeliyiz.
Yorumlar
Yorum Gönder