ORMAN YANGINLARI ALTIN HİLALİN ÇOCUKLARI YÖRÜKLERİ DE YAKACAK MI ?

 

(2021 yılı yangınları nihayetinde Muğla Yenigün Gazetesinde Yayımlanmıştır.)

Türk ailesinde yaşam tarzıyla dikkat çeken; Türk kültürüne, ekonomisine ve sosyal hayatına katkıları tartışılmaz Yörükleri yaşadığı bölgelerde son dönemlerde çıkan yangınlar hepimizi oldukça üzdü. Mersin hatta Maraş’tan başlayan Orta Torosları bulan, Muğla, Aydın, Denizli hattından İzmir, Çanakkale ve Osmanlının kuruluş toprakları olan Bilecik’e kadar varan bir coğrafyayı kaplayan Yörük Türkmenleri, bugün Altın Hilal dediğimiz bu bölgede maalesef artan orman yangınlarından dolayı bitki örtüsü ve hayvanlar gibi kaybolma tehlikesi altına girmiştir. Bölgedeki halkın kendine has kültürü, Yörüklerin, bizlere sadece sosyal hayatta değil aynı zamanda ekonomik hayatta önemli bir konuma sahip olduklarını gösterir. Küçük baş hayvancılığın ve çeşitli tarım üretimlerinin küçük aileler tarafından yapıldığı Altın Hilal’de insanlara ekonomik anlamda aynı üretim şeklinin tekrar sağlama imkânı verilmezse maalesef bölgeden kentlere yoğun bir göç meydana gelecektir. Yıllardır yanlış kentleşme sorunlarıyla baş etmeye çalışan Türkiye, henüz Afgan ve Suriyeli göçünü yaşamışken bu kontrolsüz göç dalgasının ardından kendi içerisindeki bir göç dalgasına daha hazır değildir. Hele ki bölgeden göç eden ailelerin yerlerine sınırlarımızdan rahatlıkla girip çıkan sığınmacıların yerleşmesi, Türkiye’nin hem ekonomik hem de demografik sorunlarını kaşıyacak, bölgede iç karışıklar yaşanmasına kadar gidebilecek büyük çaplı sorunların başlamasının önünü açacaktır.

Ülkemiz; 2016 yılında AB ülkeleri ile yapmış olduğumuz mülteci anlaşmasıyla başlayan Türkiye’nin sığınmacı sorunu en son geçtiğimiz haftalarda Afganistan’da yaşanan olaylar neticesinde özellikle genç Afganların sınırlarımızdan oldukça rahat bir şekilde geçmesi görüntüleriyle sarsılmış bulunmaktadır. Hemen akabinde Akdeniz ve Ege kıyıları olarak belirttiğimiz Altın Hilal’de çıkmış olan yangınlar neticesinde beli kırılan Yörüklerin kentlere geçiş yapması demek, bölgenin; yeni gelmiş ve hala yerleşmemiş sığınmacılara konak olma tehlikesini doğurmuştur. Suriyeli sığınmacı nüfusunun oldukça yüksek olduğu büyük şehirlerde ve Gaziantep-Şanlıurfa- Hatay bandında yaşanan ekonomik ve sosyal sorunlar ortada iken yeni bir krizin Akdeniz’in devamından Ege’ye doğru uzaması ulus devlet niteliği taşıyan bir devleti nihayetinde başarısız kılacak bir felakete olacaktır. Bölge Yörüklerinin ülke ekonomisine yaptıkları katkılar, taşıdıkları kültürel ve tarihi değerler de düşünüldüğünde bölgenin demografik yapısının bozulması ekonomik ve sosyal krizlerle boğuşan ülkemizin yeni bir sorunun eşiğine gelmesine neden olacaktır.  Turgut Özal döneminde Irak-İran Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan Kürt sığınmacılar sorunundan sonra ve hepimizin şahit olduğu Suriye’de yaşanan krizden sonra gelen Suriyeli sığınmacılarla ülkemiz terör örgütlerinin eylem yeri haline gelmiştir. 1990’larda PKK’nın güçlenmesine sebep olunmuş geçtiğimiz dönemde ise IŞID eylemlerinin büyükşehirlerimizde korku yaymasına sebebiyet vermiştir. Önümüzdeki günlerde yeni sorunların gerek Altın Hilal’de gerek ülkemizin çeşitli bölgelerinde patlak vermesinin önüne geçmek için bu konuyla ilgili ayrıntılı çalışmalar yapmak ve sınır güvenliğini artırmak Türkiye için şart olmuştur. Altın Hilal’in Yörüklerden temizlenmesi ve yeni sığınmacıların yerleşimine açılması Türkiye’nin Kıbrıs sorununda, Yunanistan ile ilgili gerilimlerinde elinin oldukça zayıflamasına sebep olabilecek ciddiyettedir. Ayrıca Isparta gibi önemli askeri üs noktalarımızın bulunduğu ve Antalya ve Mersin gibi iki liman kentimizi kapsayan bölgede yaşanacak krizler hem askeri hem de ekonomik olarak zorluklar doğurabilecektir.

Orman yangınlarının iklim krizinin etkisi oldukça fazla olduğu bilinen bir gerçektir. Bu gerçek karşısında hem iklim kriziyle savaşmak hem de bölge halkına eski ekonomik alışkanlıklarını geri kazandırarak demografik sorunların ortaya çıkmasını engellemek için ekolojik ve ekonomik restorasyonun bir arada düşünülmesi bir zorunluluktur. Yeniden ekonomiye kazandırılması gereken küçük baş hayvancılık, ihracatın merkezi konumunda olan seracılık ve tarım arazileri için gerekli ihtiyaçların hepsi yetkililer tarafından sağlanmalıdır. Aynı şekilde Muğla’da merkezi bir öneme sahip olan bal arıcılığı bölge halkının önemli geçim kaynaklarındandır. Dünyada çam balı üretiminin yüzde 92’si Türkiye’den karşılanırken bu oranın yüzde 75’ini ise Muğla tek başına üstlenmektedir. Maalesef kuraklık ve son darbeyi vuran yangınlar sebebiyle büyük bir gerileme yaşayacak olan bu sektörün bölgeye geri kazandırılması için orman bakanlığı ve tarım bakanlığının ortaklaşa çalışmalar yapması kaçınılmaz olmalıdır.

Bölgedeki krizin atlatılmasından sonra beklenen Yörük göçünün yaşanması sadece bölgenin kültürünü kaybetmesine değil aynı zamanda şehir hayatının mekanikliğine alışmak zorunda kalacak olan doğa sever Yörüklerin ekonomik ve sosyal alanda zorluklar yaşamasına sebep olacaktır. Bıraktıkları topraklara doğayla uyumsuz sığınmacıların yerleşmesi ise ülkemizdeki tarım sektörüne büyük bir darbe indirecektir. Aynı zamanda sadece tarım ve hayvancılık sektöründe uzmanlaşmış insanlarımız bu sektörden kopacak ve düşük bütçeli vasıfsız elamanlar olarak yaşamak zorunda kalacaklardır. Kentlerde işsizliğin had safhaya ulaştığı bu dönemde bu durumun yaşanması hem ailelerin hem de ülke ekonomisini olumsuz etkileyecektir.

Tüm bunların yanında tarımda kadın emeğinin son derece önemli olduğu ve bu sektörde elini fazlasıyla taşın altına koymuş Yörük kadınlarının ekonomik özgürlüklerini de kaybetmelerine neden olabilecektir. Gerek tarımda gerek el ve doğal ev yapımı ürünlerle Türkiye ekonomisinin bel kemiklerinden biri olan Yörük kadınlarının bölgeden mecburen uzaklaşmak zorunda kalması kadınların ekonomiye katılımlarını düşürecek ve ülkemize yeni ücretsiz ev hanımları kazandırabilecektir.

Tüm bunlar düşünüldüğünde ülkemizi oldukça kötü etkileyecek olan öngörüler karşısında gerek İç İşleri Bakanlığı gerek Tarım ve Orman Bakanlığının, gerekli tüm mercilerin evlerinden ve arazilerinden olan Yörük Türkmenlerinin bölgede kaybettikleri varlıklarının ücretsiz geri kazandırma çalışmalarını yapması ve bu mecburi göçü engellemesi gerekmektedir. Altın Hilal olarak adlandırılan bölgede zarar görmüş tüm ailelerin tarım arazilerinin tarıma geri kazandırılması, bölgeye uygun kredisiz eski evlerine benzer, hayvancılık ve tarıma uygun konutların inşa edilmesi ve bunların doğa ile uyumlu şekilde yapılması şart olmuştur. Bugün devlet yetkililerinin bu sorunları görmezden gelmesi kısa vadede orta uzun vadede büyük krizlerin geri dönülmez şekilde yaşanmasına sebep olacaktır. En az bunlar kadar önemli olan demografik yapının korunması meselesinde ise tüm Türkiye’de bir sığınmacı, mülteci, misafir politikası belirlenmeli ve en kıza zamanda misafirlik ettiğimiz kontrolsüz göç sonucu gelmiş olan kişilerin farklı ülkelere geçişi yahut kendi vatanlarına gönüllü olarak dönüşleri için iç işleri bakanlığı ve dış işleri bakanlığı iş birliği ile çalışmalar yapılmalı, ülkemizin iskelet konumunda bulunun Altın Hilal Yörük dokusunun bozulmasına izin verilmemelidir.

HİLAL GÜL

 

Yorumlar